içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Bir Ekonomi Hikayesi

En güzel dostluklar kavga ile en iyi makaleler de hikaye ile başlar. Gerçekleri, kısa ve öz olarak en iyi hikayeler anlatır.

Gerçekler bazen apaçık ortadadır ama kimse görmek istemez.

Hikaye, gerçeği görünür kılıverir o anda. Ve başka söze gerek kalmaz.

Bir adam, derdini kadıya anlatmaya gitti ve şöyle dedi:

"Efendim, karım, altı çocuğum, annem ve kayınvalidemle birlikte bir odada yaşıyoruz. Çok sıkıntılı durumdayım ne yapmalıyım?’’

Kadı adama dönerek:

“Git bir eşek al ve onunla bir odada yaşamaya başla ve iki gün sonra bana gel.”

Adam iki gün sonra geldi ve kadıya dedi ki:

"Efendim, psikolojim gittikçe kötüleşiyor."

Kadı adama dönerek:

“Git bir de koyun al, odaya koy iki gün sonra gel.”

Adam solgun bir yüzle döndü ve kadıya:

“Dayanılmaz olmaya başladı.”

Kadı ona şöyle dedi :

“Git tavuk al, iki gün sonra gel.”

Adam geri geldi artık intihar etmek üzereydi. Kadı ona dedi ki:

"Git eşeği sat ve gel."

Adam geri geldi ve ona dedi ki:

“Bir parça psikolojim iyileşti.”

Kadı tekrardan ona şunu dedi:

"Git koyunu sat ve gel."

Adam geldi ve bir iç çekerek dedi ki:

"Durum sona erdi şuan idare eder gibiyim."

Kadı adama:

"Git tavukları sat ve gel."

Adam geri döndü ve dedi ki:

“Çok daha iyiyim, yürekten teşekkür ederim.”

Türkiye ekonomisi, 2000’li yılların başlarından itibaren yaşadığı inişli çıkışlı süreçlerle sürekli olarak değişkenlik göstermiştir. Ekonominin gelişiminde, politik belirsizlikler, dış ve iç dinamiklerin etkisi, global krizler, yüksek enflasyon, döviz kuru dalgalanmaları gibi birçok faktör rol oynamıştır. Bu süreci açıklamak için verdiğim "Kadı Hikayesi" ise ekonomik yönetimlerin kriz ve çıkmazlara nasıl müdahale ettiğini ve topluma bu krizlerin nasıl yansıtıldığını anlamak açısından iyi bir metafor sunar.

Hikayede Kadı’nın birdenbire rahatlatıcı bir çözüm sunmak yerine adım adım daha fazla yük getirmesi, ekonomik krizlerin yönetiminde sıkça kullanılan bir yöntem olarak karşımıza çıkar. Özellikle Türkiye’de, 2018’den itibaren yaşanan ekonomik sıkıntılar, döviz kurundaki hızlı yükseliş, yüksek enflasyon ve ardından gelen COVID-19 pandemisi ile ekonomik daralmaların bu süreçle benzer bir şekilde adım adım derinleştiğini gözlemleyebiliriz.

Kriz zamanlarında hükümetler, ekonomik sorunları doğrudan çözmek yerine bazen daha fazla sorun ekleyerek, halkın sıkıntılara alışmasını ve mevcut durumun daha kötüye gitmeyeceğine dair bir rahatlama sağlamaya çalışır. Örneğin, Türkiye’de 2021 yılında faiz indirimlerinin getirdiği enflasyonist baskı ve TL’nin değer kaybı halk üzerinde ciddi bir ekonomik stres yaratmıştır. Ancak zamanla hükümet, farklı destek paketleri ve ekonomik reformlar sunarak bu yükü hafifletmeye çalışmıştır. Tıpkı Kadı’nın eşeği çıkarması gibi, bu uygulamalar topluma anlık bir rahatlama sağlamış olsa da esas sorun olan yapısal bozukluklar hala devam etmektedir.

Hikayede adamın sıkıntılar hafifletildiğinde hissettiği rahatlama, aslında var olan problemin hafiflemesiyle doğan bir psikolojik etkidir. Türkiye ekonomisinde de benzer bir durum gözlenmektedir. 2018-2022 yılları arasında yaşanan ekonomik daralmalar ve enflasyonist baskılar, halkı uzun süre boyunca ekonomik zorluklarla yaşamaya alıştırmıştır. Daha sonra hükümet tarafından uygulanan geçici çözümler (faiz indirimi, sosyal yardım paketleri, asgari ücret zamları) kısa süreli bir rahatlama yaratmış, ancak temel sorunlar ortadan kalkmamıştır.

Bu bağlamda, halkın ekonomik zorluklarla baş etme stratejisi, kısa vadeli iyileşmelerin "Nimet" olarak algılanmasına neden olmuştur. Örneğin, 2022 yılında asgari ücrete yapılan zamlar, enflasyon karşısında sınırlı bir koruma sağlarken, halkın önemli bir kesimi bu iyileşmeyi bir başarı olarak görmüş ve sistematik sorunları geri plana atmıştır.

Türkiye ekonomisinde özellikle son yıllarda görülen enflasyon, döviz kurundaki hızlı artışlar ve artan dış borç, ekonomik sorunları daha da derinleştirmiştir. Eşek metaforu, döviz krizleri ve yükselen enflasyonun halk üzerindeki baskısını temsil eder. 2021 ve 2022 yıllarında yaşanan döviz krizleri, ithalat maliyetlerini artırarak fiyatların hızla yükselmesine ve halkın satın alma gücünün ciddi şekilde azalmasına neden olmuştur.

Bu süreçte hükümetin döviz müdahaleleri, swap anlaşmaları ve Merkez Bankası rezervleri gibi adımlarla sorunu geçici olarak hafifletmeye çalışması, hikayedeki kadının çözüm adımlarına benzemektedir. Ancak, bu müdahaleler kalıcı bir çözüm getirmemiş ve sadece kısa vadeli rahatlama sağlamıştır. Ekonomik reformlar ve yapısal değişiklikler yapılmadığı sürece, döviz kurları ve enflasyonun halk üzerindeki etkileri devam etmektedir.

COVID-19 pandemisi, Türkiye’de ekonomik yapıyı derinden etkileyen bir başka önemli dönemeçtir. Pandemi döneminde alınan sıkı tedbirler, kapanmalar ve kısıtlamalar birçok sektör üzerinde ciddi bir daralma yaratmıştır. Özellikle hizmetler sektörü ve turizm ağır darbe almış, işsizlik oranları artmıştır. Bu süreçte hükümet tarafından verilen kısa çalışma ödenekleri, teşvikler ve krediler geçici olarak ekonomiyi ayakta tutsa da bu yardımların kalıcı bir çözüm olmadığını görmek mümkündür.

Pandemi sonrası dönemde de yüksek enflasyon, enerji fiyatlarındaki artış ve küresel tedarik zincirindeki aksaklıklar Türkiye ekonomisini zorlamaya devam etmiştir. Kadı hikayesindeki eşeğin satılması, yani kısa vadeli krizlerin aşılması, yeni ve daha kalıcı reformlar yapılmadıkça halkın ekonomik refahının tam anlamıyla düzelmeyeceğini gösterir.

Hikayede adamın sonunda sorunun çözülmesinden ziyade, geçici bir rahatlama hissetmesi, Türkiye’de de ekonomik politikaların uzun vadeli sorunları çözmek yerine halkı borçlu bırakarak sistemin devamlılığını sağlamasına benzemektedir. Özellikle son yıllarda artan bireysel borçlanma, kredi kartı kullanımının yaygınlaşması ve bankacılık sektöründeki kredi genişlemeleri, halkı daha fazla borçlu hale getirmiştir. Bu borçlanma, halkın ekonomik sisteme daha fazla bağımlı olmasına ve krizlerin etkilerini daha derin hissetmesine yol açmıştır.

Türkiye ekonomisi, hikayedeki gibi adım adım derinleşen sıkıntılar ve geçici çözümlerle ilerleyen bir süreç yaşamaktadır. Ekonomik krizlerin geçici olarak bertaraf edilmesi, uzun vadeli yapısal reformlar yapılmadığı sürece çözüm sağlamamaktadır. Döviz krizleri, yüksek enflasyon ve gelir dağılımındaki eşitsizlikler gibi sorunlar hala devam etmektedir. Bu nedenle, Türkiye’nin sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma ve büyüme hedefi için uzun vadeli yapısal reformlara, kurumsal kapasiteyi güçlendirmeye ve ekonomik politikalarını daha kapsayıcı hale getirmeye ihtiyacı vardır.

Hikaye metaforu üzerinden Türkiye ekonomisindeki sorunları irdelenmiş, ekonomik krizlerin yönetiminde, geçici çözümler yerine kalıcı reformların gerekliliğine dikkat çekmiştir.

Daha geniş bir çerçeveden bakacak olursak siyasi krizlerle de dünyayı ve ülkeleri böyle acımasızca yönetiyorlar. Halkı ya da ülkeleri kendi menfaatleri uğruna daha çok sıkıntılara sokup, sonra da istediklerini aldıklarında o sıkıntıları hafifletip ve de bertaraf ederek, yapay sıkıntıların kalkma nimetine mağdurları bir süre şükrettirip, sorunun aslını sıkıntıyı yaşayanlara unutturuyorlar. Sisteme karşı uyumsuzluk olduğunda yeniden yapay sıkıntıları halkın ya da ülkenin başına küresel dayatma ile bela ederek zorunlu derse devam ediyorlar.

Ders, zil çalıncaya kadar değil onlar istediklerini alıncaya kadar devam ediyor.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum